Kategoriler
Finans

Finans Merkezi Nasıl Olur? Istanbul Finans Merkezi olabilir mi?

Finans Merkezi, bankacılık, varlık yönetimi, sigorta ve finansal piyasaların katılımcılarının aktivitelerini sürdürdükleri, bu katılımcıları destekleyen hukuki ve fiziki altyapı koşullarının bulunduğu kümelere verilen isimdir.

Finans Merkezi (FM) Nedir?

Finans Merkezi, bankacılık, varlık yönetimi, sigorta ve finansal piyasaların katılımcılarının aktivitelerini sürdürdükleri, bu katılımcıları destekleyen hukuki ve fiziki altyapı koşullarının bulunduğu kümelere verilen isimdir. Finans Merkezlerinde; finansal aracılar (bankalar, acentalar ve aracı kurumlar), kurumsal yatırımcılar (fon yöneticileri, emeklilik fonları, sigorta şirketleri, hedge ve risk sermayesi fonları), finansal enstrüman ihraç eden şirket ve devletler, finansal enstrümanların işlem görebilmesi, derinliği ve bağımsız düzenlemeye tabi borsa ve aracı kurumlar ve saklama kuruluşları yer alır. Bunların dışında, Finans Merkezleri, şirket satınalmaları ve birleşmeler, halka açılma ve kurumsal hizmet veren şirketleri de çoğunlukla içlerinde barındırırlar. Bütün bunlara ek olarak, merkezde gerçekleşen bütün finansal aktiviteleri destekleyici kuruluşlar olan, değerleme ve derecelendirme kuruluşları, hukuk ve muhasebe danışmanlığı, vergi danışmanlığı ve yapılandırma ve şirket kurulum hizmetleri veren kurumlar yer alır.

IMF’nin sınıflandırmasına göre en büyük Uluslararası Finans Merkezleri (UFM), New York, Londra ve Tokyo olarak babul edilmektedir. UFM’lerde fonların hem kaynak hem de kullanım alanlarının çeşitliliği ile beraber, yerel ve uluslarası ekonomileri destekleyen derin ve likit piyasalar bulunur. Katılımcıların yatırımcılarıyla olan ilişki ve itilaflarını düzenleyen hukuki ve düzenleyici kurumların varlığı ve etkinliği de UFM’lerde oldukça belirgin bir özelliktir. 

Bölgesel Finans Merkezlerine (BFM) örnek olarak Şangay, Şhenzen, Frankfurt ve Sidney ön plana çıkmaktadır. Bu merkezler UFM’lere göre daha küçük ve bölgesel ölçekte servis veren merkezlerdir. Yabancı yatırımcıların ilgili bölgelere giriş ve çıkışlarında önemli bir rol üstlenmektedirler. 

Offshore Finans Merkezleri ise belli finansal hizmetlerde uzmanlaşmış ve odaklanmış ve çok daha küçük ölçekte ekonomilere servis veren merkezlerdir. Bu merkezlerin en önemli özelliği düzenleyici ve denetleyici kurumların göreceli olarak daha hafif olmasıdır. OFM’lerden en önemlileri İrlanda, Karayipler, Hong Kong, Singapur ve Lüksemburg’dur.

Finans Merkezi Olabilmek için Gerekli Şartlar Nelerdir?

  • Stratejik konum, ticaret ve sermaye piyasalarına yakınlık,
  • Dünyada söz sahibi finansal kurumların (özel ve kamu bankalarının, sigorta şirketleri, aracı kurumlar, varlık yönetim şirketleri…) ve derinliği olan bölgesel/global şirketlerin işlem gördüğü sermaye piyasaları, borsalar, bağımsız düzenleyici kurum ve kurulların varlığı,
  • Üst düzeyde, etkin ve hızlı komünikasyon, lojistik ve ticaret altyapısı,
  • Siyasi otorite tarafından desteklenen, günlük politikalardan uzak, bağımsız, şeffaf, güvenilir, öngörülebilir kanunları takip eden ve bağımsız karar alan özel mahkemeler,
  • Öngörülebilir, anlaşılır, basit vergi mevzuatı ve rekabetçi vergi oranları,
  • Merkezleri besleyebilecek düzeyde eğitimli ve yüksek kalitede insan kaynağı,
  • Yabancı çalışanları ve aileleri için yüksek yaşam standardı ve eğitim olanakları sunan, suç oranı düşük, demokratik, evrensel olarak kabul görmüş kanunlarla teminat altına alınan, yaşam tarzına saygılı açık toplum

Mart 2021 itibariyle, yukarıdaki kriterlere göre puanlanan dünya finans merkezlerinin sıralaması aşağıdaki gibidir. Bu tabloya göre uzun zamandır üst sıralarda yer alan ve rakipsiz kabul edilen şehirler, gelişen yeni finans merkezlerinden ciddi bir rekabet

görmektedirlerdir. Bunlardan başlıcaları Toronto, Seul, Boston, Cenevre, San Francisco, Sydney, Lüksemburg ve Dubai Finans Merkezleridir.

Dünyanın en eski ticaret yollarının kesişim merkezinde yer alan ve stratejik bir coğrafi konuma sahip olan İstanbul, sıralamada da görüldüğü gibi ancak 74. sırada kendisinden çok daha küçük ekonomilerden bile aşağılarda yer almaktadır.

İstanbul Finans Merkezi (İFM), projesi 2009 yılında Ataşehir İstanbul’da yaklaşık 2.7 milyon metrekare alanda projelendirilmiş olup 2022 yılında bitirilmesi planlanmaktadır. TCMB, kamu bankaları ve diğer finansal kurumların bu merkeze taşınması hedeflenmektedir. Bu haliyle IFM ticari bir inşaat ve imar projesi olmaktan öteye geçmemektedir. Merkez Bankasının Ankara’dan Istanbul’a taşınması ise hali hazırda hizmet veren Atatürk Havalimanın milyarlarca dolar harcanarak sil baştan yapılan yeni havalimanına taşınmasından çok farklı değildir. Başta Merkez Bankası olmak üzere, kamu banka ve finansal kurumlarının kendilerine tahsis edilen, yeni bir binaya taşınmaları Istanbul’u finansal merkez yapmayacaktır.

İstanbul, dünya finans merkezleri sıralamasında, 2021 yılında bir önceki yıla göre 10 basamak düşerek 74. sıraya gerilemiştir. Stratejik konumu ve yetişmiş iş gücüyle, tarihsel bir ticari merkez olarak İstanbul, bölgesindeki diğer büyük şehirlere göre, birçok avantaja sahip olmasına rağmen Finans Merkezi olmak için gerekli şartlardan çok uzaktır. 

  1. İletişim Altyapısı: Finans Merkezlerinin olmazsa olmaz önceliği işlemlerde hız ve etkinliktir. Türkiye’nin mevcut internet bağlantı hızı dünyada 175 ülke arasında 103. sıradadır. Bu bağlantı hızıyla milisaniyelerin bile önem kazandığı finansal dünyada bölgesel finansal merkez olarak yer alınabilmesi söz konusu olamaz.
  1. Bağımısız Kurumlar: Türkiye’de Merkez Bankası başta olmak üzere finansal denetleyeci ve düzenleyici kurumların bağımız ve şeffaf karar verme mekanizmalarıyla ilgili eksiklikler finansal oyuncular için öngörülebilirlik ve istikrar konusunda güvensizlik yaratmaktadır. Siyasetin emrinde, liyakattan uzak kadrolarla yönetilen kurumların bağımsızlığı söz konusu olamayacağından, yatırımcıların ilgi göstermesi beklenemez.
  1. Yaşam Tarzı ve Evrensel Değerler: Finans Merkezlerinde çalışacak farklı millet ve ülkelerden gelen kişilere ve ailelerine refah düzeyi yüksek, sosyoekonomik ve sosyokültürel olarak üstün bir yaşam tarzı ile iyi eğitim olanakları sunabilmek gerekmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de son zamanlarda sıkça rastlanan hak ihlalleri, hukuksuz uygulamalar, yaşam tarzına müdahale ve genel anlamda düşünce özgürlüğüne karşı yapılan baskılar, özgür düşünen ve evrensel değerlere bağlı, kaliteli iş gücünün istihdam edilmesini güçleştirmektedir. 
  1. Vergi Sistemi: Türkiye’deki mevcut vergi sistemi ağırlıklı olarak dolaylı vergilerden oluşan, basitlikten uzak, ve oransal olarak bölgedeki rakip ülkelere göre oldukça yüksek meblağlardan bahsedilen bir sistemdir. Finans Merkezi olma iddiası içinde olan bir ülkenin yeni gelecek yatırımcılara başta vergi olmak üzere cazip avantajlar sağlaması gerekmektedir. Vergi otoritesinin, siyasilerin güdümünde öngörülebilirlik ve şeffaflıktan uzak incelemeleri ve cezai yaptırımları da yatırımcılar için en büyük çekincelerden biridir. 
  1. Makroekonomik durum: Türkiye’nin risk primi (CDS) 370 baz puan üzerinden işlem görmektedir. Bu oran Venezuela ve Arjantin gibi dünyanın en riskli ülkelerinden hemen sonra gelen oldukça yüksek bir orandır. Yüksek CDS primi, yapısal cari açık, bütçe açığı, yetersiz Merkez Bankası rezervleri, yüksek dış borç, bilanço dışı döviz cinsinden kamu-özel işbirliğiyle yapılan projelerin getirdiği döviz cinsiden uzun vadeli yükümlülükler ve TL’nin diğer para birimlerine karşı yüksek dalgalanmaya yaşamasının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilen notu yatırım yapılabilir seviyenin oldukça altında, hatta spekülatif ve yüksek riskli kategoride yer almaktadır. Bu mevcut ekonomik tabloda bir ülkenin finans merkezi olarak değerlendirilebilmesi imkansızdır.

Yukarıda bahsedilen ana başlıklardan yola çıkarsak, yüksek binalar inşa edip, hali hazırda verimsiz çalışan, siyasetin emrindeki kamu bankalarını taşıyarak finans merkezi olmaya çalışmak çok büyük bir illüzyondur.  Finans merkezi olmak için hayatın her alanında yapısal reformlar yapılarak öncelikle alt yapı ve cazibe merkezi oluşturarak iç ve dış yatırımcıların güvenini kazanmak gerekmektedir. Finansal bir merkez olabilmek için gerçekleştirilmesi gereken yapısal reformaların birçoğu finansal konularla ilgili bile değildir. Hukukun üstünlüğü ve mahkemelerin bağımsızlığı, özgürlüklerin anayasa ile teminat altına alınması ve uygulanması, siyasi etik ve şeffaflığın sağlanması yapılması gereken reformların başında gelmektedir.